TikTok’un yükselişi, hayatımıza giren YouTube Shorts ve yapay zekâ temelli keşfet algoritmaları, içerik tüketim alışkanlıklarımızı, içerik tüketiminden beklentimizi, influencer perspektifini ve markalı içerik anlayışımızı kökten değiştirdi.
Algoritmalar Nasıl Çalışıyor?
Herhangi bir sosyal medya uygulamasına girdiğiniz andan itibaren arkada sizi ölçümleyen bir algoritma devreye giriyor. Örneğin TikTok’un algoritması “geo-fencing” diye tabir edilen bir sistem ile çalışıyor. Yani, bulunduğunuz lokasyonda / ülkede en çok tüketilen ve ilgi gören içerikleri önceliklendirerek karşınıza çıkarıyor. Bu içerik seçkisi üzerinden sizin hangi konu başlıklarında daha çok vakit geçirdiğinize (ki bunun artık dijital dünyada havalı bir karşılığı var; “finger stopper”), hangilerine etkileşim bıraktığınıza, hangilerini paylaştığınıza ilişkin yakın ve uzak ilgi gruplarınızı belirliyor.
Mecralar kullanıcıların yakın ve uzak ilgi gruplarının oluşması için, uygulamada vakit geçirmesini ve içerik tüketmesini destekleyecek “yeni kullanıcı algoritması” üzerinden teşvikler sağlıyor. TikTok ve YouTube / Shorts örneklerinde olduğu gibi, çok kısa bir sürede yakın ve uzak ilgi gruplarının oluşturulmasında oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
Bu gruplar oluştuktan sonra, her bir kullanım sürenizde algoritma sizi daha kesin bir şekilde gruplara ve alt gruplara dağıtarak ne tüketmek istediğinizi %90 oranında saptayabiliyor. Bununla birlikte, bu başarılı algoritmalar muhataplarının insan olduğunun ve insanın ilgi alanlarının dönemden döneme, gündemden gündeme, sezondan sezona değişebileceğinin de farkındalar. Diğer kullanıcı davranışlarını, uygulama içi arama sonuçlarını ve anlık trendleri takip ederek kullanıcının ilgi alanında olmasa dahi lokal bazda dikkat çekebilecek içerikleri de kullanıcıların tüketimine sunarak anı sürekli yakalayabiliyorlar.
Bu sayede, kişiselleştirilmiş kullanıcı deneyiminin yüksek (ve hızlı) olmasından kaynaklı olarak TikTok ve YouTube / Shorts sosyal medya platformları arasında en çok ekran süresine sahip sosyal medya platformları haline geldiler. Çünkü “kişiselleştirilmiş deneyim” her şeydir.
Sosyal Medya’nın Yeni Elementi: Social Media Search Engine
TikTok’un algoritma dışında ortaya koyduğu ve çok yakın zamanda YouTube Shorts için de geçerli olan yeniliği ise sosyal medya arama motoru optimizasyonları.
Eskiden ilgili içeriklerin (owned, gained, paid farketmeden) arama motorlarına optimize edilmesi için ekstra çabalar sarf ediyorduk. Artık algoritmalar, yapay zekalar, geniş örneklem grupları, platformlardaki iç datalar ve moderasyon süreçleri o kadar hızlı ve otomasyona bağlı çalışıyor ki bunun için ekstra bir çaba gerekmiyor.
Sosyal medya platformları, kullanım oranları da yüksek birer arama motoru haline geldiler. Örneğin TikTok, YouTube ve YouTube Shorts videoları artık sadece uygulama içerisinde değil, aynı zamanda Google arama sonuçlarında da çıkıyor.
Peki bu pazarlamacılar ve pazarlama iletişimleri için ne anlama geliyor? Artık üretilen içerikler sadece erişim için değil, aynı zamanda ürün ve hizmet hakkında deneyim odaklı arama yapan potansiyel kullanıcıların düzenli olarak içeriklerle karşılaşacağı anlamına geliyor. Bu da artık üretilen içeriklerin çok daha deneyim odaklı, daha ilham verici, daha eğlenceli olması gerekliliğini doğuruyor.
Sosyal Medya Arama Motoru Kavramı ve Kısa Video Platformlarının Yükselişi ile Değişen Influencer Perspektifi
Bütün bunların ışığında artık tamamen değişen bir influencer ve influencer marketing anlayışı söz konusu.
Influencerdan ziyade sektörde artık yavaş yavaş “içerik üreticisi” kavramını kullanmanın önemi her geçen gün artıyor. Çünkü, ürün ve hizmete dair deneyimi aktarmak için artık büyük isimlere gitmenin yanı sıra, micro/tiny veya sadece o alanda içerik üreten isimlere gitmek de mümkün. Arama sonuçlarıyla ilerleyen içerik tüketimlerinde deneyimi doğru, günlük hayattan örneklerle, organik bir şekilde vermek oldukça elzem.
Buna ek olarak, influencerların artık hesaplarına olan trafiği doğru ve etkili bir şekilde sağlayabilmek için “sadece içerik üretmenin” dışına çıkmaları gerekiyor. Rekabet o kadar fazla ki, influencerlar/içerik üreticileri fayda, başarı ve ilham odaklı içerik girişlerini artırmak zorunda. Bunun yanı sıra influencerlar için önümüzdeki dönem en çok konu olacak şeylerden bir tanesi de “topluluk yönetimi”. İçerik üreticilerinin / influencerların diyalog yaratacak markalı ya da markasız ama özgün içerikler üretmesi oldukça önemli olmaya başladı. Topluluk yönetimi perspektifinde diyalog yaratabilme gücünü elinde bulundurabilen, katılımsallığı arttıracak influencerların dönemine giriyoruz. Yaptığı ve ortaya koyduğu her işte takipçileri ile konuşabilen, konuştuğu alanın diyalog hacmini arttırabilen isimler parlamaya başladı. Aksi takdirde yeni dijital dönüşümde eski metodlarla ilerleyen influencerlar ile sektör vedalaşmak zorunda kalacak.
Son olarak, şunu özellikle hatırlatmakta fayda var; iletişim faaliyetleri ve hedeflemeler artık tamamen Gen Z’yi etkileme üzerine çalışıyor. 2023 yılında en yaşlı Gen Z üyesi 26, en genci ise 9 yaşında. Gen Z, Gen Y ve Gen X’in satın alma davranışını doğrudan etkileme gücüne de sahip. Bütün bunların ışığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Gen Z’nin influencer marketing’i algıladığı dünyada “over-branded” içeriklerin, marka ile uyuşmayan isimlerin ve doğrudan satışın çok da yanlısı değiller.
İçeriklerin etki güçlerine baktığımızda “over-branded” içeriklerin artık tüketilmediğini; bunun yerine daha organik, daha günlük hayata entegre edilebilen, daha deneyim odaklı kurguların izlenme sürelerinin / etki güçlerinin daha çok arttığı işler görüyoruz.
Toparlamak gerekirse;
Humanz Türkiye | Strategic Business Development Lead